Zamanın bu kadar hızlı aktığı, instagramda fotoğrafların hızlıca tüketildiği, spotify listelerini defalarca dinleyip tekrar başa sardığımız, işten eve koşaradım geldiğimiz ve yemeği hızlıca yiyip kaldırdığımız hayatımızda belki de en büyük problem zamanı yönetmek gibi görünüyor.Ancak arka plana yakından baktığımızda asıl problem zamanı yönetmek değil de duyguları yönetmek olarak karşımıza çıkıyor. Bu yönetim zorluğu sırasında yapılması gerekenler listesine yeni maddeler ekleniyor ve onlara yetişmeye çalışıyoruz.
Peki ya yetişmeye çalıştığımız bir yerler yerine kaçmaya çalıştığımız bir şeyler varsa? Her şeyi bu kadar hızlı yaparak yetişememek, meşgul olmak, keyifsiz olmak o kadar da mümkün olmasa gerek. Peki, neden elimizdeki işleri ‘hallederim’, ‘daha çok zaman var’, ‘saat tam olsun başlayacağım’ gibi zihnimizin bize söylediği ve söylediği an gayet de sevimli gelen bahanelerle ertelemeyi tercih ediyoruz?
Erteleme problemi birden fazla nedenin sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Bunların içerisinde; otoriter aile tutumu, mükemmeliyetçi zihin yapısı, yüksek kaygı ve korku gibi birçok şey sayabiliriz. Bunların sonucunda bir beceri eksikliği ile süreç ertelemeye gidiyor. Beceri eksikliği dediysem de bu gerçekten sadece bir beceri eksikliği. Hiçbir şekilde bireysel varoluş özelliklerimizle alakalı bir süreç değil. Daha net anlatacak olursam; bu durum; tembel, başarısız ve kusurlu olmanızla uzaktan yakından alakalı bir durum değil. Bu durumu destekler nitelikte olan erteleyen insan özellikleri içerisinde şunları sayabilirim; kişilerin yoğun bir zihinsel aktiviteye sahip olmaları, sürekli hale gelen meşguliyetleri, rolleri arasında sıkışmışlıkları ve çözüm stratejilerinin yetersiz kalışı. Peki, tüm bunların ardından asıl sorun tam olarak nerede? Hepimiz doğduğumuz andan itibaren içimizde belirli duyguların varlığı ile hayata devam ediyoruz. Duygularımız bize geçmişin izleriyle gitmemiz gereken yolları, durmamız gereken yerleri, canımızı yakan şeyleri, yüzümüzü güldüren olayları, geçmiştekileri ve gelecektekileri hayatın içerisinden tercüme ediyor. Ve tabi ki şu an yapmamız gerekenleri de. Tüm bu duygular zihnimizin verdiği anlamlarla hayat buluyor. Tıpkı günümüz insanlarının mutluluğu olmazsa olmaz, acıyı, üzüntüyü ve öfkeyi hayatımızda yeri olmayan bir duygu olarak düşünmeleri gibi… Özellikle sosyal medyanın bizde bıraktığı en olumsuz etki olan ‘mükemmel hayat’ algısı bu duyguları kategorize etmemizin en büyük sebeplerinden. Hepimiz birer haz avcısı, mutluluk bekçisi, acının yabancısı olabiliyoruz zaman zaman. İşte tam bunları yaşarken aklımıza yapmamız gereken bir iş geliyor ve diyoruz ki zihnimizden ‘Şimdi sırası değil’. Adeta ondan koşarak uzaklaşmak adına girebileceğimiz tüm yollara girip bulabileceğimiz tüm bahaneleri buluyoruz. Yani o an yaşadığımız duyguya kulaklarımızı ve gözlerimizi kapatıp onu yok saymaya çalışıyoruz. Böylece içinde olduğumuz anı değil, zihnimizde idealize ettiğimiz o sürekli iyi olma senaryosunu işleme koyuyoruz. Bu durumun en kötü yanı şu ki; senaryo yavaş yavaş gerçek olacakken içimizden bir kalabalık hep bir ağızdan kaygılarımızın, korkularımızın ve mutsuzluğun verdiği acıyı bizlere haykırıyor. Günler geçiyor ve biz sadece o kalabalığın hiç de iyi hissettirmeyen gürültüsünü hatırlıyoruz. Hem de senaryo baştan sona kadar geçerliliğini yitirmişken.
Bu noktada çözüm adına hayatımızda hakim olan sistemi inceleyerek tıkandığımız ve sıkıştığımız rolleri ve pozisyonları bulmayı amaçlıyoruz. Böylece kendi stratejilerimizi görüyor ve hayatımıza dair daha farkındalıklı bir bakış açısı geliştirmek adına bir adım atmış oluyoruz. Bu yazıyı okurken dahi yapmayı aklınızdan geçirdiğiniz bir şeyleri erteliyor olabilirsiniz. Yalnız değilsiniz ve çözüm de pek uzakta değili.
İbrahim ÖZCANLI
Uzman Klinik Psikolog
İbrahim beye ilişkimde yaşadığım sorunlar üzerine gittim. Bana ilişkinin temellerini fark ettirdiği ve bakış açılarımı gözden geçirmemi sağlayıp çözüme yönelik desteği için teşekkür ediyorum.
Yüzlerce soru işareti ile girdiğim seanslar sonucunda hep kendimle ilgili yeni bir şey keşfederek çıktım. Kafamda terapiye dair oluşturduğum bütün ön yargılarım onun sayesinde kırıldı. Herkese gönül rahatlığı ile tavsiye ediyorum.
İyi ki yollarımız kesişti diyebilirim. Yoğun kaygılarımla başa çıkmamda yardımcı olduğu için çok teşekkür ediyorum. Önceden olsa daha önce başlamadığım için bile kaygılanırdım ama artık bunlardan korkmak yerine onlarla savaşmayı öğrendim. Deneyimi ve bilgileri dolayısıyla teşekkür ediyor ve herkese tavsiye ediyorum.
İbrahim Bey ile görüşmelerimizden çok memnun kaldım. İlgili, alakalı, tekrar görüşmeme vesile olacak biri. Daha önce de farklı deneyimim olmuştu ama bu devamlılığı getirmemiştim.Hayata bakış açım değişti.Daha önce üzüldüğüm şeylere artık farklı açılardan bakabiliyorum.İbrahim Bey samimiydi,insanı rahatlatabilen...
İbrahim beyi bir arkadaşım tavsiye etti. Yas sürecin deydim. Babamı yeni kaybetmiştim. Boşanma süreci geçirmiştim. İbrahim bey ile yollarım hayatımın en zorlu zamanlarında kesişti. Yani inanın bana açtığı kapının benim hayatımda ki değeri kelimelerle anlatılmaz. İlk sorduğu soru buraya ne amaçla geldiniz oldu...