Obsesif kompulsif bozukluk (OKB), kişilerin süreklilik gösteren tekrar edici düşüncelere sahip olmaları ve bu düşüncelerden rahatsızlık duymalarından kaynaklı olarak, rahatlama amacıyla kompulsiyon olarak adlandırılan tekrar eden davranışlarla, ritüellerle yaşaması süreci olarak tanımlanabilir.
Obsesif kompulsif bozukluğa (OKB) sahip kişiler, kendi kontrollerinde olmayan düşünceleri, kaygı ve korkuları, imgeleri takıntılı bir şekilde düzenli olarak yaşarlar. Kişinin içinde bulunduğu bu süreç hem kendisi hem de çevresindeki kişiler için zorlayıcı durumları beraberinde getirir. Bu düşüncelerden kaynaklı olarak ortaya çıkan korku, gerginlik, huzursuzlukla tekrar edici davranışlar, ritüeller ve bu ritüellerin zorunlu hale gelmesi durumu ortaya çıkar. Obsesif kompulsif bozukluğa sahip olan kişiler sahip oldukları takıntılı düşünceleri durdurmaya ya da bastırmaya ve göz ardı etmeye çalışsalar da bu durumun önüne geçemezler ve buna bağlı olarak daha da kaygılı hale gelirler. Bu süreçte kişi sadece kaygısını azaltmak adına zorlayıcı davranışlarda bulundukça rahatlama hissedebilir. Dilerseniz gelin Obsesif kompulsif Bozukluğa (OKB) daha yakından bakalım.
OKB zihnimizin içinde bulunan iki kardeşin kavgası gibidir. Bir taraftan zihnin içinde bulunan otoriter ve kuralcı çocuk harekete geçmemiz için cümleler söylerken bir taraftan da kendini zayıf hisseden küçük ve çekingen olan çocuk bu kurallara uymak ve uymamak arasında sıkışıp kalıyor. Bu bahsettiğimiz iki çocuğun kavgası ise birçok kurallar dizisini ve uyma zorunluluğunu beraberinde getiriyor. Bu durumu bir diğer taraftan da benliğimizin içerisindeki sahip ve köle ilişkisine de benzetebiliriz. Sahip olan ses sürekli olarak ‘Öyle değil böyle yapmalıydın’, ‘Yine hatalı bir tercih yaptın’, ‘Kimsenin umrunda değilsin’, ‘Ne kadar yapsan da olmayacak’ gibi süreklilik gösteren ve yargılayıcı cümlelerle köle gibi bir rolde olan diğer tarafa ağır derecede zorluk çıkartır. Bir seçim yapılmak üzereyken, iki ya da daha fazla seçenek arasında onu sonu gelmez kuşkulara düşürerek seçimin yapılmasını erteletebilir, hatta engelleyebilir.
Kesin bir genelleme yapılamayacak da olsa, bu tür davranışların çocukluk yıllarını baskıcı bir ortamda yaşamış ya da büyüklerinin yetersizliği sonucu kendi kendinin ebeveyni olmak zorunda kalmış insanlarda daha yaygın olduğu gözlemlenmektedir. Aslında bu mekanizmanın amacının, sahibin kölesini dış dünyaya karşı korumayı amaçlamasıdır. Bir bakıma bu olguda sahip ve köle de yoktur. Olgunlaşamamış benliğin içinde sürüp giden bu zorlayıcı oyun, büyük rolü oynamaya çalışan çocukla, çaresiz çocuk arasında sürer gider. Dikkatli bir gözlemle, büyük rolündeki çocuğun tehditlerinin ciddiye alınamayacak kadar saçma, hatta bazen gülünç olduğu fark edilebilir.
Çözüm sürecini ele aldığımızda psikoterapi içerisinde yapılması gereken şey, sahip çocuğun tedavi ortamını işgal etmesine hiçbir şekilde izin vermeyerek, çaresiz çocuğa ulaşıp onunla ilişki kurmaya yönelik çalışmalar olacaktır. Bu gerçekleştirilebildiğinde, sahip çocuk sahneyi, tutsaklıktan kurtulup gelişimini gerçekleştirmeye doğru yönelen eskinin çaresiz çocuğuna terk etmeye başlar.
İbrahim ÖZCANLI
Uzman Klinik Psikolog
İbrahim beye ilişkimde yaşadığım sorunlar üzerine gittim. Bana ilişkinin temellerini fark ettirdiği ve bakış açılarımı gözden geçirmemi sağlayıp çözüme yönelik desteği için teşekkür ediyorum.
Yüzlerce soru işareti ile girdiğim seanslar sonucunda hep kendimle ilgili yeni bir şey keşfederek çıktım. Kafamda terapiye dair oluşturduğum bütün ön yargılarım onun sayesinde kırıldı. Herkese gönül rahatlığı ile tavsiye ediyorum.
İyi ki yollarımız kesişti diyebilirim. Yoğun kaygılarımla başa çıkmamda yardımcı olduğu için çok teşekkür ediyorum. Önceden olsa daha önce başlamadığım için bile kaygılanırdım ama artık bunlardan korkmak yerine onlarla savaşmayı öğrendim. Deneyimi ve bilgileri dolayısıyla teşekkür ediyor ve herkese tavsiye ediyorum.
İbrahim Bey ile görüşmelerimizden çok memnun kaldım. İlgili, alakalı, tekrar görüşmeme vesile olacak biri. Daha önce de farklı deneyimim olmuştu ama bu devamlılığı getirmemiştim.Hayata bakış açım değişti.Daha önce üzüldüğüm şeylere artık farklı açılardan bakabiliyorum.İbrahim Bey samimiydi,insanı rahatlatabilen...
İbrahim beyi bir arkadaşım tavsiye etti. Yas sürecin deydim. Babamı yeni kaybetmiştim. Boşanma süreci geçirmiştim. İbrahim bey ile yollarım hayatımın en zorlu zamanlarında kesişti. Yani inanın bana açtığı kapının benim hayatımda ki değeri kelimelerle anlatılmaz. İlk sorduğu soru buraya ne amaçla geldiniz oldu...